Adaş'ıma
Rivayete bakılırsa, ailenin ilk kız çocuğu olarak dünyaya geldiğim için bana babaannemin adı verilecekmiş, ama babam son anda bir çalım yaparak doğumun çok zor olduğunu söylemiş ve bana doktorun adını verdirtmiş. Babannemin adını taşıma görevi ise üç kuzenim arasında paylaşılmış. Babama sorup teyit etmeye cesaret edememişimdir ama, bana doktorun değil, o zamanlar ünlü olan bir film yıldızımızın adını verdiği ihtimalini düşünüp tebessüm etmişimdir nedense.
En büyük adaşım Londra'da bir sürü ilke imza attığımız, adaşlığın ötesinde birbirimize akla gelebilecek her sıfatı yüklediğimiz Sem olmuştur. Aynı Üniversite de okumamıza rağmen İstanbul'da tanışamamızın acısını Londra'daki uzun yıllarımızda fazlasıyla çıkarmaya çalışmışızdır hep.
Birbirimizi tanımaya yedi saat süren, umutlu ve heyecanlı ilk Londra yolculuğun da başladık. Uçak dilenci vapuru gibi Zürih ve Varşova'ya uğramış, bizim kız nasıl becermişse Varşova havaalanında gümrük bölgesinden geçmeyi başarmış, o zamanlar doğu bloku olan bir ülkenin topraklarından onu batıya götürecek uçağa dönmesi bir hayli zor olmuştu. İyiki de başarmış, adaşlığımız kısa soluklu kalmamıştı.
Bilinmeyene gitmenin o inanılmaz tadı ile yaptığımız ilk yolculuğumuzdan sonra evlerimiz ayrıldıysa da, her hafta sonu benimle buluşup Londra maceralarımın yıldızı olmuştur. Türklerin sayılı olduğu o ilk dönemimiz de, bir anda iki tane Türk kızıyla tanışan yabancılar isimlerimizi sormuş, adaş olduğumuzu öğrenince de, her ne kadar sesli ifade etmeseler de isim fakiri olan bir ülkeden geldiğimizi düşünmüşlerdir. En garibi de, ismimizin aynı olduğunu söylediğimiz halde, birbirimize çok benzediğimizi söyleyip kardeşmisiniz diye sormaları olmuştur.
Sanki hep çantasını, pasaportunu çaldıran, başına binbir türlü şeyler gelen o olmuştur. Nikahlarımız da birbirimizin şahidi olmuş, düğünlerimiz de aynı gelinliği paylaşmışızdır. Gelinlik aslında onun olmasına rağmen beraber seçilmiş benim de işimi görmüştü. İngilizce kurslarına beraber gitmiş, pratik olsun diye aramızda İngilizce konuşmuş, derin meselelere gelip İngilizcelerimiz kifayetsiz kaldğında Türkçe'nin akıcılığına kayıvermişizdir.
İş bulma konusunda bana 'iş bulan kurum' olmuş, bir sürü işte ya beraber çalışmış ya da o ayrıldığında ben onun yerini almışımdır. Bir de Aquatera'da çalışırken o kadar ısrarıma rağmen doğumunu yılbaşı balomuz olduğu gün yapmasaydı! Hastahaneye kaldırıldığını öğrenince, balo için aldığım pırıltılı elbisem çantam da hastahaneye koşmuş, o içerdeyken ben de dışarda baloya yetişebilirmiyim sancısı çekmiştim. Minik Papatya'yı görünce bu sancım geçivermiş, hala şansım olmasına rağmen gitmemiş, o yılki balo bensiz olmuştu.
Birbirimizi tamamladığımızı düşündüğüm, paylaşımlarımızın sayılamıyacak kadar çok olduğu, şimdi özlemim olan adaşım doğum günün kutlu olsun. İyi ki varsın.