18 Mart 2007 Pazar

New York - London - Paris - Kanyon

İstanbul’a tekrar döndüğümde şehrin hala Kadıköy, Taksim ve Yeşilköy üçgeninden oluştuğunu düşünüyordum. Bir arkadaşımın beni Mudoko’ya götürmesi yeni isimli kentlerin, yolların, binaların, parkların varlığını fark ettirip hayretlere düşürmüştü. Bu yaşam alanları, sanki bir gecede yerden mantar biter gibi türemiş, her yeri sarmıştı.

Daha sonra Ümraniye’den Sultanbeyli’ye kadar uzanan şeritteki yeni yaşama alanlarını keşfedip, köy diye bile adlandıramayacağım bu yerlerin nasıl lüks villalarla iç içe büyüdüklerini görüp, zıtların birliği işte demiştim.

Büyük alışveriş merkezleri ile de bu sıralarda tanışmıştım. Trafiği imkansız yapan, bireyselliği ve küçük sermayeyi öldüren bu yerler aynı zamanda bir sürü şeyi aynı çatı altında toplayarak vakti az olan bizler için pratik olanaklar sunmakta ve beni sürekli kendilerini sevip-sevmeme ikileminde bırakmaktadır.


Bugün varlığından haberdar olmadan bu yaşa kadar gayet mutlu yaşadığım Levent Kanyon’a düştü yolum. Girişte Hagen Das’ı görünce, aaa bu Türkiye’de de mi var oldum. Arkadaş bunun üzerine Kanyon’un yurtdışına alışveriş için gitmek zorunda kalan vatandaşlarımızı bu zahmetten kurtarmak için açıldığını belirtti. Harvey Nichols gibi mağazalar da bunu doğrular nitelikte idi. İlk kattaki tüm mağazalar yabancı ve en yüksek fiyatlı olanları. New York, Londra moda merkezlerine geldim hissedebiliyorsunuz. Alt katlarda ise Mango gibi daha tanıdık mağazalar olmasına rağmen bu mağazalarda da alışageldiğiniz mal ve fiyatları göremiyorsunuz.


Her şey alışılmışın dışında saydam, minimal ve lüks görünümlü. O bildik Konyalı’yı bile tabelası olmasa tanıyamıcaktım.

Buradan bahsetmemin asıl nedeni ise normal alışveriş merkezi mimarisi dışına çıkmış olması. Mağaza mekânları dışındaki alanlar açık havada ve sokakta alışveriş yapıyor hissi vermek istemişler. Birde profesyonel fotoğrafçıların ilgisini çekebilecek türden camlı grafikli yüksek binalar bir estetik dâhilinde yapılmış gibi geldi bana.

Eminim biraz aşağısındaki Metro City ile oraların trafiğini bitirmiştir, ama Metro durağının yanında olması hoşuma gitti. Kadıköy’den Nautilus’a dolmuşla gidip, dönüş için dolmuş durağını sorduğum da herkesin bana güldüğü düşünülürse, niye hoşuma gittiğini göreceksiniz


Kanyon’u sevdiğim için mi yazıyorum. Hayır. Sadece birkaç özelliği ile diğerlerine fark atmış. Daha sonra Moda Bomonti’ye gelince birden kendimi vatanımda hissediyorum. Fenerbahçe ve adalara karşı çayımı yudumlarken, gözlerimi kapatıp o bildiğim İstanbul’u dinliyorum. Bir de tavla da yenilmeseydim...


29 yorum:

Adsız dedi ki...

Istanbul u dinliyorum gozlerim kapali, once hafiften bir ruzgar esiyor....yavas yavas sallaniyor yapraklar agaclarda....
Gozlerimi kapadigimda bende cocuklugumu goruyorum Istanbul da...simitci geldi haniiimmm, patates domatess, sutcu kapiyi caliyor...kisin bozaci geciyor...yilbasinda tombala oynuyoruz ailecek, sonrada sessiz film...anneannem beze aliyor bana, bazen de elma sekeri...dut agacina tirmanmaya calisiyoruz arkadaslarla...misketlerimi sayiyorum aksamlari ve renklerine, buyukluklerine gore ayiriyorum...Bagdat caddesine inmek buyuk marifet, Moda ya arkadaslarla gidebilmek ancak 18 imden sonra ama kaciyorum bazen tabiiki...yaz ,sonbahar, kis ve bahar var...piknige gidiyoruz zaman zaman, amcamlarla top oynuyoruz...Istanbul hele bu anlattigin hali ile artik yasamiyor bende Sem cim...malesef sadece anilarimda artik...cocuklugumla gomulu kalbimde...Sevgiler Istanbul

Adsız dedi ki...

Belki de tavlada yenilmen iyi olmuştur Sem! Düşün ne dediğimi anlarsın:)

Adsız dedi ki...

Bende Istanbul'daki butigimi nerde acsam diye kara kara dusunuyordum. Yarin hemen ucaga atlayip Istanbul'a geliyorum ve Kanyon subemi aciyorum ve en kisa zamanda siz Londra'ya gelmek istemeyen Turk vatandaslarinin hizmetine giriyorum. Tesekkurler Seeeeeeem:)

Adsız dedi ki...

Artık İstanbul'da yaşamıyorum ama hala kendimi bir İsstanbullu olarak görüyorum. Bunun içinde İstanbul'dan bahsettiğin yazılarını çok seviyorum. Kanyon'u gazetelerden okumuştum ama gönlümdeki İstanbul'da Kanyon yok. Gençliğimin durağı Bomonti ise hep var ve hiç silinmeyecek. İstanbul'a geldiğimde mutlaka gidelim.

Antalya'dan sevgiler. Ayla

Adsız dedi ki...

Ayla cim sende benim gonlum olan yerde yasiyon :)

Adsız dedi ki...

Bu arada kimdir bu anonymous ve neden ooole manali seyler soyluyor, tavlada yenilmen neden daha iyi Sem? Gercekler hani nerde?! :)

Adsız dedi ki...

Abidin i tebrik ediyom hemen ticareti dusunmus, firsat bu firsat diyerekten :), hadi bakalim kolay gelsin!

Adsız dedi ki...

Sem cim o baloncuklu resmi sen mi cektin gulum? Eger oyleyse hemen bir yarismaya gir diyorum ;)

Adsız dedi ki...

Semoşummm çok güzel yazmışsın içim açıldı:)ne zamandır bomontiye gitmiodum oraya gidip bi tavla atıp çay içesim geldi...
Bi hafta sonu mutlaka gideyim:)
Küçük esnafı bitirdiler bu görüşünün arkasındayım.Banuşlar gelince beraber okey oynamaya gideriz bomontiye. Daha güzel günler bizi beklio yawruş:)

Adsız dedi ki...

Sem balonlu resmi çok beğendim. Kanyon un resimleri de ilginnç açılardan çekilmiş. Kanyon u bilmemene şaşırdım ama. İstabnul çok büyük bir şehir ve her geçen gün de büyümekte. Onun için bildiğin yerlere takıl hepsini başedemezsin:)

Rehbere ihtiyacın olursa haber ver, senin için birşeyler ayarlayabilirim)))

Ori dedi ki...

Ooo, ben kaç yıldır bu şehirdeyim ama ne Kanyon'u gördüm, ne de Cevahir'i! Oysa dönüşünü izleyen zaman diliminde Kanyon'u gezen olmuşsun. Senin de dediğin gibi tam zıtların birliği bir durum sözkonusu. Yaşamın her alanında bu var zaten. Kanyon'un arkasından kamyonlar geçer, önünde özel araçlar! Levent ve Gültepe yani, havuzlu villalar ve sanayi ile birlikte doğan gecekondular demek istiyorum. Tıpkı Yeşilköy, Florya ve Yenibosna, Şirinevler gibi. Şehirler de insanlar gibi bulundukları yere yabancılaşıyorlar değil mi?

Ori dedi ki...

Leziz yazının dışında kalan iki fotoğraf için de sözüm olacak; İstanbul Modern'e gitmek için askeri araçların da seferber olması sanat adına çok güzel. Eskiden olsa burayı gezenleri götürmeye geldiler derdim:) Diğer fotoğrafın ürkütücü. Yine zıtların birliği sözkonusu. Deniz ve insanlar arasında demir parmaklıklar ne çelişkili bir durum, sanki cezaevi görüntüsü! Evet yakalanmışlar, parasıyla demir parmakların ardından denizi izlemek isteyenler bir süreliğine özgür olmak istememişler olsa gerek. Yoksa vapurlarımızı daha güzel salonlarda karşılardık

zibirix dedi ki...

vaaaaaaaay, reklam almayana bakın, buram buram reklam kokmuş bu yazı! bari beleş bir yürüyen merdiven seyahati kuponu vereydi sana kanyon! eheueheuhe :)))

Adsız dedi ki...

hahahahahahah eeeee Sem veriyon mu beles kupon :))

Adsız dedi ki...

aman aman dur soyleme Abidin atlar buna simdi :)) hihihihihi

Adsız dedi ki...

Canim Cemre m valla dogrusun guzel gunler bizi bekliyor, hep boyle guzel kal emi :) xxx kesinlikle Bomonti ye gidip bir tavla atalim gorustugumuzde, ama o daha ne ki, sen gitarinla bize sarkilarda soylersin, ben o gunleride bekliyom ;)
Herkese selamlar

Adsız dedi ki...

histt, blogcu sende kedi olmadi kedi resmi var mi?

zibirix dedi ki...

Yahu Banu, Sem vermeyecek kuponu, Sem'e verecekler!

Neyse, bi gel, vatan toprağına ayak bas hele de sana üç porsyion türkçe dersi ısmarlayalım :P eki eki :))

Unknown dedi ki...

ufacık bir kasabada yaşıyorsan kanyonları ya tvden ya gazeteden yada semin yazısından tanıma şansın olur biz hala küçücük esnafların olduğu bir dükkanda bulamadığımızı başka bir dükkanda arayanlardanız.inşallah haziranda semcimin sayesinde bizim gibi kasabalılarda şu kanyonu görme şansını elde edecekler

Adsız dedi ki...

Zibirix im gulum :) Sem'e verilen kuponu Sem dagitiyor mu anlaminda sormustum, bundan sonra detayli yazarim :-) Ama olsun sen bana genede Turkce dersi ver ;) lokumda isterem yaninda....

Adsız dedi ki...

Sem cim yeni yorumlarini bekliyoruz....sevgiler

zibirix dedi ki...

ne demek banu'cuğum, tii Afyon'a gider getiririm sana o lokumu :))

Suleyman Ve Ben dedi ki...

Merhaba Sem,

Ne haber?

Senin blog super - resimler cok guzel.

Ben Istanbul biliyorum ama Kanyon'a gitmedim.

Tavsiye ediyor musun?

En guzel "shop ya da restaurant" hangisi? Cevap lutfen.

Guzel gunler ve Kanada'dan selam senin icin,

Suleyman.

=======

Cevap senin soru icin:

"Yorum yazdiginizda sag uste blogla ilgili resim ve linki nasil verdiginizi soylerseniz beni happy blogcu yaparsiniz"....

Blogger'da:

Click = Tikla....
- Dashboard
- Edit Profile
- Photo URL
- You need add the URL of your favourite photo here.

- Save Profile


====

Kolay gelsin,

Gorusuruz,

Suleyman.

Adsız dedi ki...

waow Suleyman valla bravo, hosgelmissen, siteye bir renk de sen kattin , super valla :)

Adsız dedi ki...

DOGUM GUNUN KUTLU OLSUN MAK !!!!!!!!!!

Ori dedi ki...

Banu, renk katan arkadaş Süleyman değil ya hem erkek de değil:))
Ben şimdi Kadıköy'e gidiyom, arayan olursa selam:)))

Adsız dedi ki...

Ori cim nasil yani, anlayamadim :) peki Suleyman diye adlandirilan bayan kim aciklar misin ...dalga mi geciyonuz sevgulu Bayyan, Sulu diyelim bari bundan sonra :)) Ori yoksam o sensin de kafa mi buluyon bizle!? hm hm!

Adsız dedi ki...

Sem 18 Mart tan beri birsey yazmadin kardes, neler oluyor, nasilsin!? yaz anlat bizlere, okurlarini merakta birakma ama bu kadar uzun zaman...uzuluyos valla :(

Ori dedi ki...

Yok be Banu, Kanada nere ben nere da Kadıköy'e bile gitmedim:))