18 Nisan 2007 Çarşamba

Zibirix ve babasına

1997 yılında yüksek lisans tezimi hazırladığım dönem. Hiçbir problem yaşamadığım bilgisayarım o gün çöküyor ve tüm çalışmamı yitiriyorum. Zaten bir önceki gece babamla ilgili kötü bir rüya görmüşüm, buda eklenince tarifsiz bir sıkıntıya giriyorum. Frank hadi gel seni Highgate Parkta yürüyüşe götüreyim diyor. Sonbaharın bakır renkleri ve güneşi iyi geliyor ama sıkıntımı geçirmiyor.

Eve döndüğümde kötü haberi alıyorum. Babam felç geçirmiş, durumu kötüymüş ve hastanedeymiş.

Bizimkilerin huyunu çok iyi biliyorum. Babaannemi Şubat ayında kaybetmiştik. Benim haberim ise yazın memlekete gidince olmuştu. Onun için babamı tamamen kaybettiğimi düşünüyorum ve ağlama nöbetine giriyorum. Hayatta o ana kadar yaşadığım hiç bir şeyin beni o kadar acıtmadığını hissediyorum.

O günkü Türkiye seferlerini kaçırdığım için ancak bir sonraki güne bilet alabiliyorum. Aklımda hep babama söyleyemediklerim ve beraber yaşayamadıklarımız; keşke, keşke ve keşkeler var.

Önce İstanbul, oradan kuzenlerin de katılımıyla Samsun. O mavi pijamaları içinde yatağında gördüğüm halini unutmam mümkün değil. Beni görünce gözlerinin ışıldadığını, bana bir şeyler söylemeye çalıştığını hissediyorum ama kelimeler çıkmıyor. Çıkmasın ben anlıyorum, beni gördüğü için çok mutlu.

Bazen insanın hayatı bir günde tamamen değişir. Babamın da öyle oldu işte. Önce çoğu fiziksel işlevlerini kaybetti sonra inatçılığı sayesinde çoğunu yeniden kazandı. Aksi bir adamdı, daha bir aksi oldu. Onu büyüdüğüm evde, o her zamanki aksi haliyle düşünmek bana mutluluk veriyor.

Bunları tekrar düşünmeme neden Arkadaşım Zibirix’in babasını dün kaybetmesi oldu. Ne kadar büyük bir acı içinde olabileceğini tahmin edebiliyorum. Biz seni çok seviyoruz Zibirix ve acını paylaşıyoruz.

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Sem cim kesinlikle ayni duygulari paylasiyorum, eminim herkesin hayatinda olumle bagdastigi donem olacak veya olmustur... ve hep yapmadiklarimizi dusunmus olsak da varligimizin yeteri onemi oldugunu dusunup kendimizi karanliga atmamamiz gerekli... biliy0orum anlami cok zaman sonra yer aliyor fakat gene de hazirlik itibariyla konusak ve aglamak ve suclamak saglikli...

Adsız dedi ki...

Sem hepimizin en korkulu ruyalarindan birine deginmissin. Artik anne babamizda bir suru hastaligin ilerledigi yaslardayiz ve her calan telefonda kotu haber bekler halimiz var ama ne yazikki korkunun ecele fayadasi yok. Benim annem de cok hasta olmus TR'ye apar topar gitmek zorunda kalmistim. Mesafe durumu daha kotulestiriyor. Benim tecrubemde boyle gunlerde en onemli sey cevrende sana destek olacak kisilerin olmasi. Zibirix'e ne mutlu onu dusunen arkadaslari var. Zibirix basin sagolsun .

Adsız dedi ki...

Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu.Çocuk babasına, "Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun" diye sordu... Zaten yorgun gelen adam, "Bu senin işin değil" diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk "Babacım lütfen, bilmek istiyorum" diye üsteledi. Adam "İllâ da bilmek
istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk "Peki bana 10 milyon borç verir misin" diye sordu. Adam iyice sinirlenip,"Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat" dedi.

Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı. Adam sinirli sinirli "Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder." diye düşündü. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, "Belki de gerçekten lazımdı"... Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı... Yatağında olan çocuğa, "Uyuyor musun" diye sordu. Çocuk "Hayır" diye cevap verdi... "Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" dedi...

Çocuk sevinçle haykırdı, "Teşekkürler babacığım"... Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı. Bunu gören adam iyice sinirlenerek, "Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?... Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok" diye kızdı... Çocuk "Param vardı
ama yeterince yoktu " dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı; "İşte 20 milyon... Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?..."

Yukarıdaki yazı geçen gün bir eposta ile gelmişti.Bir baba olarak olayabu açdan da bakmak gerekli diye düşündüğüm için sizinle paylaşmak istedim. Adnan

Adsız dedi ki...

Dursun Zaman

Her sabah doğan güneş
bir sabah doğmaz oldu
elleri ellerimden
kayıp giden yıldız oldu
gülünce ışık saçan
o gözler yaşla doldu
ağlama duymaz artık
bir varmış, bir yok oldu
giderken bıraktığı
bütün renkler siyah oldu
üzülme anla artık
belki de huzur buldu

Dursun zaman, dursun diyorsun da
Oyun değilki yaşamak
Sen inanmasan da bir son var anla
Herhese inat

Duysun seni görsün diyorsun da
Oyun değil ki yaşamak
Yok bi çare anla
Sakın uyanma yıllara inat

Manga

Cemre Kabaş dedi ki...

Babadan anneden ayrı olmak onlardan gelen her gelen telefonu heyecanla açmak...benimde yaşadığım duygular 2 senedir bende ailemden ayrı yaşıyorum ve duyguları zaman zaman bende yaşıyorum..Zibirixcim başın saolsun acını paylaşıyoruz.

zibirix dedi ki...

Sizin Hiç Babanız Öldü mü?

Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi kör oldum
Taslara gelince hamam taslarına
Taslar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taslarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?

Sağolun arkadaşlar, sağol Sem!

zibirix dedi ki...

cemal süreya