31 Ocak 2007 Çarşamba

Gerze ve YouTube......

Kim derdi ki YouTube'de Gerze videosu olacak; hemde birden fazla. Gerze'yi ilk defa görecekler için bir tanesini seçtim. Sesli dinlemeyin diye öneririm, sesli dinlerseniz anlıcaksınız niye bunu önerdim:)). Ben Gerze videosu yapıp YouTube'e koyduğumda bu harika bir müzik eşliğinde olacak diyerek ufak bir ekleme yapıp sizi doğa ve deniz ile başbaşa bırakıyorum:)

http://www.youtube.com/watch?v=1GcDAm2bSeg&mode=related&search=

30 Ocak 2007 Salı

Gene mi Rodi?.......

.......diyeceğinizi duyar gibi oluyorum ama ne yapayım Kadıköy'de sanki Rodi'nin dışında birşeyler olmuyor bugünler de yada ben göremiyorum. Akşam çarşıda bu akşam ne alsamda pişirsem diye kara kara düşünerek yürürken bir baktım bizim Rodi; hemde her zaman ki vakur havasını bırakmış bir şekilde siyah giysili bir adamın peşinden değme kazlara taş çıkarırcasına koşuyor. Bende aynı tempoyu yakalayamasam da birden kendimi onları takibe almış buldum.

İkili köşedeki meyve-sebze tezgahının önüne geldiler, Rodi sabırsız bir şekilde beklerken, kendisinin daha sonra Nimet Bey olduğunu anladığım beyefendi (ki gerçek bir beyefendi kendileri), o hani yeni çıkan uzun, etli kırmızı biberler varya onlardan almak için tezgaha uzandı ve bir tane alıp Rodi'ye uzattı . Ben bu arada resminizi çekebilirmiyim diye sorarken, sorumla hiç ilgilenmeyen Rodi biberi üç parçada bitirmeyi başardı. Nimet bey ise memnuniyetle dedi ama çekilen resimlerden istedi, bende kendilerine söz verdim.

Ankara'ya yaptığım son birkaç seyehatimde bana evsahipliği yapan ve gerek oyunculuk gerekse yönetmenlik yolunda hızla ilerleyen arkadaşımın dediğine göre bu tür biber C vitamini deposuymuş ve özellikle sabahları kahvaltıda yenmeliymiş. Hatta bende İstanbul'a döndüğümde bu bilginin bana verdiği gazla bir kilosunu almış, iki sabah düzenli yedikten sonra kalanını çürütmeyi başarmıştım. Bunu da ek bilgi olarak vermek istedim işte.

İşte bir gün daha böyle bitti. Pazar günü bir 5 dakikalığına lapa lapa yağan kardan sonra sadece rüzgarlı soğukların kaldığı böyle bir akşamda evde oturup Beyaz Gelincik seyretmek, ha birde arkadaşlarla yapılan uzun telefon konuşmaları (kontürleri sıfırlamış bile olsam) iyi geldi. Haydi kalın sağlıcakla, sevgiceklerle...

27 Ocak 2007 Cumartesi

O kadar sevdim ki resmini, iste bugün konuştu benle...

Akşam TV'de Yeni Türkü ile ilgili bir program vardı; evin müzisyen kişisi çok beğendi bu çocukları ve internetten birkaç şarkılarının akorlarını indirip hemen çalmaya başladı; bana da dinlemek düştü o an. Ne zamandır bende bu diyarı resimlendireyim diyordum buda ona vesile oldu. Ne alaka demeyin bu yazı başlığı Yeni Türkü'nün şarkılarından ya.

Resimler sadece cep teliyle ve kış koşullarında çekildi onun için profesyonellik beklemeyin ki hayal kırıklığı yaşatmayayım siz sevdiklerime. Ha bide genellikle Kadıköy'de çekildi; eh pek dışına çıkmıyorum, birde biliyorum ki çok özleyenleri var buraların Londura, Ankara ve Gerze'den. Güllüm, bebişim, adaşım, gardaş ve kazınlarım, joyum, türkom, asyam, vs vs vs vs

Aklıma geldikçe fotoları eklemesi benden yorumlarda sizden diyorum. Bu arada mandanın söğüt dalındaki hali benim cep telimle çekilmedi ama manda niye böyle birşey yapmış, daha rahat bir yer bulamamışmı gibi bir sürü soru cirit atıyor kafamda, bu sorularla nasıl uyuyacağım şimdi ben:))

29 Ocak 2007. Ek. Bebiş o kadar yorum yapmışki onun için yaptığım resmi hatırlayıp ekledim bugün. İstek olursa diğer resim çalışmalarımıda ekleyebilirim:))))

21 Ocak 2007 Pazar

Kaz'ın adı var: Rodi

Hafta sonu vakit bulup pazarda röportaj yapamadım ama internette birkaç araştırma bide birkaç esnafla muhabbet yaptım.

Efendim, Radikal'den Hızır Tükel'e göre, Rodi 3 yıl önce gelmiş Kadıköy’deki çarşıya. Aydın’da bir çiftlikte yasayan Nimet Bey, İstanbul’a gelirken bütün hayvanlarını elden çıkarmış, eşyalarını kamyona yüklerken Rodi'nin avaz avaz gaklamasını 'baba beni buralarda bırakma' olarak algılamış ve Rodi’yi de kamyonun kasasına atıp İstanbul’a getirmiş. Gün boyu boğadan tut, nemesis ve hanımağa kafeye bile giden Rodi şimdi Piriççavuş Sokak'ta Rodi Balık Evindeki işine de adapte olmaya çalışıyormuş. Nimet bey demecinde 'İnanın Rodi, sanki yeni açtığımız bu restoranın kendi adını taşıdığını anladı. Bu sokağa geldiğimizde yürüyüşü değişiyor, dükkâna girdiğinde tüylerini kabartıp gururla gaklıyor' diyormus. Hatta üç oğlu varmış ve Rodi'yide yakında nüfusuna ekleyip mirasına ortak edecekmiş.

Ben hala Rodi'yle ilgili anılarınızı duymak istiyorum. Ozi anlattı mesela. Kadıköy'ün dar sokaklarında park yeri aradığı bir gün, Rodi ona Cafeağa Spor Salonunun olduğu sokakta bir park yeri bulmuş.

16 Ocak 2007 Salı

Bir yalnız Şörlok:))

Bilirsiniz hep detektif senaryolarinda detektif bir assistanla çalışır; bende bu işi çözmek için asistan arayip durdum ama bulamadım daha:( Maille ve burdan kazla ilgili fazla bilgi isteyen arkadaşlar lütfen hafta sonuna kadar bekleyin, o zaman vaktim olup bu kaz üzerindeki esrar perdesini aralıcam. Bu sabah işe giderken bu resmini çektim, umarım mavi gözlerini görebiliyorsunuz. Bide her sabah Şen Balıkçının önünde beklediği ilgimden kaçmadı. Şimdilik bu kadar ama hafta sonu asistanlı yada asistantsız bu işi çözüp sizlere haberi burdan vereceğim.

15 Ocak 2007 Pazartesi

Sigarayı bırakmanın kolay yolu...

Evet bıraktım sigarayı hemde çok büyük bir kolaylıkla. Lütfen bana inanın sizde aynı şeyi yapabilirsiniz aşağıda adını vereceğim kitabı okumakla. Kitabın en önemli özelligi irade yoluyla degil bilinç yoluyla biraktirması sigarayı. Yani işkence gibi değil bilinçli bir tercih ve hatta keyifle bırakıyorsunuz. Ben bu kitap aracılığı ile sigaraya elveda diyen çok insan tanıyorum, sizde onlardan biri olabilirsiniz. (Biliyorum bu yazı kötü bir reklam kampanyası gibi oldu ama böyle faydalı denenmiş bir bilgiyi sizlerle paylaşmadan edemezdim.)

Sigarayı bırakmanın kolay yolu. Allen Carr

14 Ocak 2007 Pazar

Edebiyat ne işe yarar?

Şu benim de edebiyata ufaktan aktif bir şekilde katılmaya başladığım bugünlerde, bugünkü gazetedeki haber ilgimi çekti. Çok eski ve yanıtı zor bir soruyu Selim İleri, Elif Şafak, Ahmet Ümit, Pınar Kür ve Tahsin Yücel gibi yazarlara sormuşlar. Edebiyat ne işe yarar? Ortak görüşleri; edebiyat, hayatı anlamaya, adlandırmaya, başkalarını tanımaya ve en çok da hayattan 'keyif almaya' yarar olmuş.

Yazıya ek: Farkındayım bu yazı çok sahipsiz kaldı, Banu okurumun belirttiği gibi bende bitiremedim yazıyı daha. Orijinal yazınn linki şöyle: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=210006&tarih=14/01/2007 Ama benim bu konuda diyeceklerim bitmedi daha, sizlerdende bekliyorum diyeceklerinizi (19.01.07).

12 Ocak 2007 Cuma

Tarihi Kadıköy çarsının sembolü: mavi gözlü beyaz bir kaz:))


Yıllarca işe gidip gelmek için otobüs, vapur, tren, metro gibi bilumum toplu taşıma araçlarını kullanmış olan ben, şu günlerde tabanwayla işe gidip gelmenin mutluluğunu yaşıyorum. İşe olan bu kısa yolculuğumu Kadıköy'ün o meşhur tarihi çarşısını yürüyerek yapıyorum. Kısa ama hareketli geçen bu yolculuğun sabah ve akşam tatları tamamen farklı oluyor ve zaman zaman bu tatları sizlerle paylaşmak güzel olacak.

En sık kullandığım yollardan biri de balık pazarının olduğu sokak. Sabah saatlerinde burası tam bir arı kovanı gibi çalışır. Küçük kamyonetlerle gelen mallar, kamyonetlerden alınıp bir sanatçı edasıyla çalışan pazarcılar tarafından gökkuşağının tüm renkleri kullanılarak tezgâhlara yerleştirilir. Geçerken uzanıp bu renklere dokunmak isterseniz.

Tam renklere dalıp yürürken o her sabah gördüğünüz kazı görürsünüz gene. Evet, bir kazdan bahsediyorum. Balık pazarında ne işi var demeyin ama pazarın maskotu haline gelmiş mavi gözlü beyaz bir kaz vardır burada. Bu kazı ilk gördüğümde şehri bir turist konumunda dolaşan ben, bu kazın da benim gibi buralarda yabancı olduğuna hatta yakınlardan bir kaz çiftliğinden falan firar ettiğine karar vermiştim. Daha sonraki ziyaretlerimde de görünce, çarşıda bir kaz tarafından takipmi ediliyorum yoksa diye geçirmiştim kafamdan.

Ama aradan geçen zaman içinde bunun böyle olmadığını, bu kazın daha bana malum olmayan bir nedenden dolayı Kadıköy çarşıyı mesken edindiğini, hatta maskotu haline geldiğini hayretler içinde görmeye başladım. Peki, bu kaz nereden ve niçin gelip bu çarşıyı mesken eğlemiştir? Bir adı var mıdır bu göçmen kazın? Maskotluk görevi resmi olarak mı verilmiştir? Sadece gündüzleri mi çalışır? Geceleri nereye gider? Tatile çıkar mı? Kadıköy'de eğlenmek için hangi mekânlara takılır?

Bu konuyu ayrıntılı olarak araştırıp önümüzdeki günlerde cevapları sizle paylaşmayı hatta kazın bir resmini çekip buraya koymayı düşünüyorum. Şimdilik bu resimle idare ediverin:))

Gerze'nin sembolleri; horoz ve balina...

Gerzeli olmak bir ayrıcalıktır, zaman zaman bunu açıklamak isterim bu sayfalarda. Hatta Gerzeli dostlarımı ara ara kışkırtıp onların yorumlarını almayı, isterlerse yazılarını bu sayfalar da yayınlamayı düşünüyorum. Aşağıdaki olayı anlattıktan sonra ne demek istediğimi biraz da olsa anlamaya başlayacaksınız.

Biz daha çocukken, bu şirin kasabamızın sembolü bir zamanlar tavuktu. O meşhur hacı kadın tavuğu zaman içinde evrim geçirip horoza dönüşmüştür ve Gerze’mizin yeni sembolü olmuştur. Bunun neden ve niçinler ini bir sosyoloji öğrencesinin yapacağı uzun bir araştırmaya bırakıp bu sembolün zamanla başka bir sembolle nasıl paylaşılmaya başlandığını anlatmak istiyorum. Beyaz Balina Aydun; Rusya'da bulunduğu havuzdan kaçarak Gerze'ye gelen Aydun kısa zamanda Gerzelilerin sevgisini kazanmakla kalmamış, o dönemde sanki Gerze'nin halkla ilişkiler, reklam ajansı gibi çalışıp, kasabamızı Türkiye ve dünyada tanıtmıştır.

O kadar ki, Londra’da bile Aydun haberlerini izlemeye başlamıştım. Düşünsenize daha Londra’da Türklerin tek tük olduğu günler. Memleket hasretiyle yaşıyorsunuz, yolda bir hemşerinizi görmeye görün iki gözünüz iki çeşme oluyor. Ve siz memleketi böyle derin bir duyguyla yaşarken birden TV'de her akşam memleketle ilgili bir haber görmeye, hatta kasabanızın görüntülerini görmeye başlıyorsunuz. Görüntüler çıktığında iyice TV ekranına yaklaşıp bir tanıdık görebilecek miyim diye heyecanlanıyor sununuz üstelik. Şimdilerde Gerze'yi terketmiş ve nerede olduğuna dair hiçbir fikrim olmayan Aydun'a buradan teşekkürlerimi yolluyorum.

Bu arada Aydun adını beyaz olduğu için almış. Bana göre aydın olduğu için almışta olabilir. Eminim Rusya'da o havuzda yaşarken çok okuyup yazmaya ve tartışmaya vakti olmuştur ve zamanla yeni bir şeyler için içinde doğan özlemden dolayı zincirini koparıp kendini Karadeniz'in azgın dalgalarına atmıştır. Gerze'yi niye seçmiştir bu konuda görüş sahibi olanların görüşlerini gerçekten öğrenmek isterim. Benim fikrime göre Gerze'nin kızlarının güzelliğini, balıklarının tadını falan duymuş olabilir.

Aydundan geriye ne kalmıştır. Beyaz Balina Aydun parkı ve bir Aydun heykeli. Atatürk'ten sonra heykeli olan tek canlı olmayı başarmıştır Gerze'de, ve Gerze'nin sembolü olma özelliğini siyah horozla paylaşmaktadır bugüne bugün.

Evet, Gerze'yle ilgili yazılar devam edecek......